Nuh Suresi, 21 - 23. Ayetler:
"Nûh, 'Rabbim, dedi, doğrusu bunlar beni dinlemediler, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka bir şeye yaramayan kimseye uydular."
"Onlar çok büyük tuzaklar kurdular."
"Dediler ki: 'Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Vedd'en, Suvâ'dan, Yeğus'tan,
Dialog
Nasıl net gözlem yapa biliriz?
Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz?
Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız?
Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız?
Derler insan çözülmez kutu bağlı.
Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını
Kitabı bir arkadaşım vesilesiyle edinmiştim geçen yıl. Ölümü bu kadar yakından hissedince okumanin tam zamani olarak düşündüm.
Kitaptaki amaçlanan niyet gerçekten takdir edilesi. Ölümü dibimizde hissetmediğimiz şu günlük hayatta, ağızların tadını kaçıran Ölümü bolca anma sunnetine vesiledir kitap.
Anlatımı kolay anlaşılır bu bağlamda her yaştan
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
“ Sevildiğin yere çok gidip gelme ,
kesilir muhabbet itibar olmaz”
Aşık Sümmani sözüyle başlmk istedim, kendimce incelememe..
Nurdan Gürbilek, ara, ara olsada bu sekizinci, buluşmamız, keyıfli gecen tadı damakta kalan hem hal oluşumun sonuna., gelmiş bulunuyoruz
ruhumu besleyen verimli bir okuma oldu yıne.. Kalemine sağlık olsun.
Nurdan Gürbilek
Yazarlar yapıtlarının dünyaya verilmiş benzersiz yanıtlar olmasını ister. Ama bir yapıtın neden benzersiz olduğunu görmek için ona bir başkasının ışığını düşürmek gerekir..
Başkaları ne söylerken o bize bunu söylemiştir? Aynı soruyu başkası nasıl, o nasıl yanıtlamıştır? Başkasının probleminin yerine kendi problemini geçirebilmiş midir?
Benden Önce Bir Başkası bir yazarı bir başkasının ışığında okuyan denemelerden oluşuyor. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını Kafka'nın Dönüşüm'üyle, Kafka'nın Babama Mektup'unu Oğuz Atay'ın "Babama Mektup"uyla, Tanpınar'ın günlüklerini Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ıyla, Benjamin'in Pasajlar'ını Tanpınar'ın Beş Şehir'iyle birlikte okuyan ikili denemeler. Peyami Safa'nın "Şark Nedir?"ini Cemil Meriç'in Bu Ülke'siyle, Cemil Meriç'in Bu Ülke'sini Edward Said'in Şarkiyatçılık'ıyla birlikte ele alan, bir çapraz okuma perspektifiyle birbirine bağlanan
karşılaştırmalı denemeler.
düşünce iç gerilimlerinin hakkını verebilirse, dikkatini varacağı sonuç kadar izlediği yola da çevirebilirse, cümlelerine sızan sahtelikleri bir bir ayıklayabilirse, kendi ahmaklıklarının da bir bağlamı olduğunu anlayabilirse, kendini aldatmadan kendi sınırlarına kadar ilerleyip geri dönebilirse, kendi kendine uyguladığı zulümden direnç kazanarak çıkabilirse eğer - bilgi böyle böyle yanlışlığından uyanabilirse, yanlış yavaş yavaş doğruya dönüşürken çakan ışık yalnızca hakikat değil, mutluluk da vaat edebilir. Yalansızlık, bilgiyi mutlu edebilir.
Sayfa 217 - Metis yayınları Kasım 2018Kitabı okudu
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir:
Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Cevap ne olursa olsun büyümek dediğimiz şey bize acı çektiren yakınlarımızın da bir zamanlar çocuk olduğunu, o halde acı çektiğini fark etmek demek. Her zaman büyümek zorunda değiliz; edebiyatta hiç değil. Korkuyu, haksızlığı, incinmişliği bütün şiddetiyle anlatan, güçlerini büyümemekte ısrar etmiş olmaktan alan, çocukluğun acılarına sıkı sıkıya bağlı yazarlar var. Her ne kadar "babaların dünyasından kaçış girişimleri"nden söz ediyorsa da Kafka'nın aslında kaçmayı istemediğini, yetişkin olmaktansa o dünyadan dışlanmış olarak "çocukluğun krallığı"nda yaşamak istediğini söyler Bataille.
“Büyürken hepimiz için birer dayanaktır sevdiğimiz yazarlar. Ebeveynlerimizden kaçıp sığındığımız, kendimiz seçtiğimiz için daha çok önemsediğimiz gerçek ebeveynlerimiz.”
Almanya'da ırkçı basın Yahudileri zayıf, hastalıklı, tembel ve korkak bir ırk olarak yaftalarken onları fareye, sıçana, örümceğe, haşereye benzetiyordu.
Bu tehdidin, gençliğinden başlayarak bedensel zaafları yüzünden tasalanan, bedenini güçlendirmek için katı gıda rejimleri uygulayan Kafka'yı etkilememiş olması imkânsız. Alman toplumuna asimile olan Hermann Kafka'nın oğluna yönelttiği "haşere" suçlamasını bu açıdan da düşünmek gerekir. Yahudi geçmişine ilgi duyması, bedensel zaafları, girişimcilikten uzak karakteriyle Kafka burjuvalaşmaya çalışan babasına geride bırakmak için uğraştığı her şeyi; kendi taşralı ve yoksul geçmişini, "yontulmamış" bir Yahudiliği, unutmak istediği güçsüzlüğünü hatırlatıyor olmalıdır. Nitekim "haşere" suçlaması da dilsel dolaşıma bizzat baba tarafından sokulduğu için bu kadar etkili olmuş gibidir.